Önceki hafta Portekiz’in Douro vadisindeki Pinhao’daydım. Küresel ısınmanın yakıcı etkilerini yakından hissettim. Bölgede sıcaklık 40 derecenin üzerindeydi. Lizbon’dan Pinhao’ya giderken yolda ormanların yandığını, gökyüzünün dumanla kaplı olduğunu görebiliyorduk.
Sadece Portekiz değil, İspanya, Fransa, Belçika ve Yunanistan gibi birçok ülke uzun bir süredir aşırı sıcaklarla boğuşuyor. Serinliği ve yumuşak havası ile bilinen İngiltere’de bile aşırı sıcaklar nedeniyle arka arkaya uyarılar yapılıyor.
Aşırı sıcaklıklar bir yandan da yoğun bir orman yangını dalgası başlattı. Binlerce kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı; birçok kişi hayatını kaybetti. Ulaşım aksadı, yollar zarar gördü, elektrikler kesildi, tren rayları bozuldu. Havalimanlarındaki pistlerde aşırı sıcak nedeniyle bozulmalar meydana geldi, uçuşlar aksadı. Birçok ülkede olağanüstü hal ilan edildi.
Kısacası, Avrupa iklim değişikliği ile tanıştı. Yabancısı olduğumuz bir durum değil aslında. Geçen yıl da Türkiye ve birçok ülke günlerce süren orman yangınları ile boğuşmuş, milyonlarca hektarlık orman alanı heba olmuş, milyonlarca canlı ölmüştü. Geçen yıl ayrıca dünyanın dört bir yanında normalin dışında kuraklıklar ve seller yaşanmıştı.
Küresel ısınma uzun süreli sert kuraklıklara ve olağanüstü hava koşullarına yol açıyor. Ortalama sıcaklıklar artıyor, atmosfer ve okyanuslar ısınıyor, denizler yükseliyor, çöller büyüyor, kar ve buz miktarları azalıyor. İklimdeki değişim sel, fırtına gibi doğal afetlerin artmasına ve okyanusların asitlik derecesinin değişmesine, ormanların daha kolay ve daha uzun süreli yanmasına neden oluyor. Bunlar bilimsel çalışmalar ile ortaya konulmuş gerçekler.
İspanya Başbakanı Pedro Sanchez’in dediği gibi; “İklim değişikliği insanlarımızı, eko sistemimizi ve bizim için değerli olan her şeyi öldürüyor.”
Çözüm belli
Dünya bugün itibariyle sanayi devriminin başladığı döneme göre 1.1 derece daha sıcak. Eğer gelecek 20 yılda küresel ısınmanın boyutu sanayi devrimi öncesindeki, yani 1800’lerin başındaki ortalama sıcaklık derecesine göre 1.5 santigrat derecelik bir artışta frenlenemezse iklim krizi artık geri dönüşü olmayan bir sürece girecek.
Karşı karşıya bulunduğumuz tehlikeyi anlatan açıklamalardan en çarpıcı olanı bence iklim eylemcisi Greta Thunberg’e ait. Thunberg, önceki yıl Davos’ta liderlere seslenirken, “Eviniz yanıyormuş gibi hareket etmenizi istiyorum, çünkü yanıyor” demişti. Evimiz yanmaya devam ediyor. Geçen yıl olduğu gibi bu yılın yaz mevsimine de orman yangınları ile başladık. Avrupa’dan sonra Türkiye’de de başlayan aşırı sıcak dalgası ile orman yangınlarının maalesef daha da artacağını biliyoruz.
Alman Çevre Bakanı, iklim krizi nedeniyle ülkelerin artık sıcak hava, sel ve kuraklığa karşı hazırlıklarını yapmaları gerektiğini söylüyor. Hazırlıklar yapılmalı ama bir yandan da ana sorunun çözümü için küresel çapta aksiyon alınması gerekiyor. BM Genel Sekreteri António Guterres’in dediği gibi, “İnsanlığın yarısı seller, kuraklıklar, fırtınalar ve orman yangınları nedeniyle tehlike bölgesinde. Hiçbir ulus bu tehlikeden muaf değil. Buna rağmen hala fosil yakıt bağımlılığımız artarak devam ediyor.”
Kömüre dayalı elektrik üretiminin zaman içinde kademeli tasfiye edilmesi konuşulurken, kömür ve fosil yakıt endüstrisine para akışının sürmesi, finansmanın devam etmesi umutsuzluk yaratıyor. Oysa 200’e yakın ülkenin altına imza attığı iklim taahhütlerine göre bu endüstrilere finansmanın kesilmesi gerekiyordu.
Oysa tehlikeli döngü belli: Kömür gibi fosil yakıt kullanımı sürdükçe seragazı yayılımı ve küresel ısınma artıyor. Küresel ısınma arttıkça orman yangınları artıyor. Orman yangınları arttıkça da küresel ısınma artıyor. Artan sıcaklıklar yangına elverişli koşullar yaratıp, yangın mevsimini uzatıyor. Toprağın nemini azaltıyor. Ormanlardaki organik maddelerin ve tüm bitki örtüsünün daha kuru ve yanmaya uygun hale gelmesini sağlıyor. Kuru ve ölü bitkiler ise yangını hızlandıracak malzemeyi sağlıyor. Gerisi bir kıvılcıma kalıyor. Kıvılcım çakıyor; yangın başlıyor ve küresel ısınmanın yarattığı koşullar sonucu hızla yayılıyor. Normalde olması gerekenden daha geniş alanları kaplıyor.
Bu kısır döngüden çıkışın tek yolu ise küresel ısınma ile tavizsiz mücadele etmektir. Geçen yılki orman yangınları sırasında da dediğimiz gibi, “Küresel sorunlar küresel çözümler ve cesur adımlar ister. Birçok felakete yol açan küresel ısınmanın geldiği boyut cesur adımları ve acil aksiyonu gerektiriyor.”