Türkiye, altın madenciliği ve altın üretiminde dünyanın sayılı ülkelerinden biri. Fakat bundan 40-50 yıl önce bulunan madenler maliyetler kaynaklı olsa gerek randımanlı işletilemedi. 2000’li yıllarla birlikte altın madenciliğinde yeni bir dönem başladı. Altın fiyatının yükselen bir grafik çizmesi sayesinde ülkemizdeki altın madenlerinin birçoğu işletilebilir hale geldi. Türkiye yılda ortalama 40 ton altın üretiyor. İthal edilen altın miktarı ise yaklaşık 160 ton. Altın ithalatı için harcanan miktar ise yaklaşık 10 milyar dolar. Bu yüzden altın ihtiyacının karşılanması için madencilik şart. Çünkü her yıl 10 milyar dolar dışarıya ödeyecek kadar zengin bir ülke değiliz. Fakat bu sefer de Türkiye’ye altın tedariği sağlayan bazı ülkelerin oluşturdukları fonlar ülke içindeki bir kısım “çevreci” STK’ları besleyerek altın madenciliğine karşı bir toplum hareketi yaratmaya girişiyor. Bunun en çok bilinen örneği de Bergama olayıdır. Şehit akademisyen Necip Hablemitoğlu kaleme aldığı Bergama Dosyası çalışmasında yabancı vakıfların Türkiye’deki STK’lar eliyle yaptıkları altın madenciliği karşıtı çalışmalarına ışık tutmuş, yöre halkının nasıl manipüle edildiğini belgeleriyle ortaya koymuştu.
İHRACAT 30 MİLYAR DOLARA ÇIKAR
Aydınlık’tan Recep Erçin’in haberine göre, ülkemizde adında çevre geçen örgütler “siyanürle altın aranıyor” şeklindeki dezenformasyonu sürdürmekte ısrar ediyorlar. Sürekli olumsuz haberlerle gündeme getirilen altın madenciliği konusunda kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi için Çanakkale Lapseki’de bulunan TÜMAD Madencilik Tesisi’ne bir heyetle ziyaret düzenleyen Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Maden Sektör Kurulu Başkanı ve İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Rüstem Çetinkaya, burada sektöre yönelik açıklamalar yaptı. Türkiye’de madencilik sektörünün gayri safi milli hasıladan aldığı payın yüzde 1.3 olduğu bilgisini veren Çetinkaya, “Eğer bu oranı dünya ortalaması olan yüzde 7 seviyesine çekersek, madencilik sektörünün ihracatı 30 milyar dolara ulaşır. İthal girdisi neredeyse sıfır olan bu ihracatla Türkiye’nin en çok ihracat yapan sektörü olabiliriz. Böylece ham madde anlamında da bağımsızlığımızı elde edebiliriz. Tarımda ve madende ham madde bağımsızlığı şarttır.” dedi.
GÜBRE İÇİN OLMAZSA OLMAZ
Bugün dünyanın bir numaralı gündemlerinden biri tahıl tedariği. Türkiye’nin inisiyatifi ile bu sorun bir nebze çözülmüş olsa da Avrupa’da gübre sorunu baş gösterdi. Önümüzdeki dönemde bir gübre koridorunun açılması olası. Türkiye’de gübre ham maddeleri konusunda dışa bağımlı. İMİB Başkanı Çetinkaya, “Gübre için ihtiyaç duyulan sodyum, fosfat ve potasyumdur. Ancak yeterli üretim yok. Türkiye’nin gübre ihtiyacını karşılayabilmek için şu anda yapılan madencilik faaliyetinin 10 katı kadar fazla çalışmak zorundayız. Türkiye, maden ihtiyacını karşılamak için yıllık 35-40 milyar dolarlık ithalat yapmak zorunda kalıyor. Ülkenin geleceği için maden üretmeliyiz.” mesajı verdi.
“Biz tarımı vazgeçilmez görürken, aynı şekilde madenciliğin de görülmesini talep ediyoruz.” diyen Çetinkaya, madencilerin üvey evlat muamelesi görmesine de sitem etti.
‘RUHSAT ALANI OLMASI MADEN AÇILACAĞI ANLAMINA GELMEZ’
Son dönemde TEMA tarafından çeşitli bölgelerin haritaları paylaşılarak “şu kadar alan maden ruhsat alanı” şeklinde bir kampanya yapılıyor. Bu konuyu da Çetinkaya’ya sorduk ve şu bilgiyi aldık: “Türkiye’de 26 milyon hektar orman alanı var. 101 bin hektar alan madenlere ruhsatlı. Yani orman alanlarının binde 3.9’u. Yangınlar nedeniyle son 12 yılda kaybedilen ormanlık alan ise 226 bin hektar. Enerji faaliyetleri için 137 bin hektar, savunma için 57 bin hektar, ulaşım için ise 52 bin hektar ormanlık alan kullanılıyor. Savunma ve enerji için kullanılan ormanlık alanlar bir daha geri döndürülemezken, madenler için ayrılan ormanlık alanlar maden sona erdiğinde rehabilite edilir ve doğaya geri kazandırılır.”
Çetinkaya ayrıca elindeki haritayı göstererek, “Bir vakıf, paylaştığı bir raporda Kahramanmaraş’ın yüzde 69’unun madenlere ruhsatlı olduğunu iddia etti. Sonrasında araştırdık. Söz konusu şehirde madencilik faaliyeti yapılan yer aslında yüzde 1’dir. Örneğin İstanbul Havalimanı, Başakşehir Fatih Terim Stadı ve Formula 1 pistinin olduğu alanlar da aslında madene ruhsatlıdır. Sabiha Gökçen Havalimanı’nın olduğu alan için de ihalelik ruhsatı var. Buraların madene ruhsatlı olması orada madencilik faaliyeti yapılacağı anlamına gelmez.” diye konuştu.
SİYANÜR TANKLARININ ÜZERİNDE YÜRÜDÜK
Biz de bir grup gazeteci ile birlikte davetli olarak bu ziyarette yer aldık ve maden alanında incelemeler yaptık. Ziyaretimiz sırasında TÜMAD Madencilik tesisinde altın dore dökümü de yapıldı. Altın madenin nasıl çalıştığı, altın madeninin çıkarılmasında hangi işlemlerin gerçekleştirildiği konusunda TÜMAD Entegre Yönetim Sistemleri ve Sürdürülebilirlik Müdürü Bilge Küçükaytan’dan bilgi aldık. Buna göre, altın madenciliğinden elde edilen gelirin büyük kısmının madenciye kaldığı söyleminin doğu olmadığını, üretilen altının yaklaşık yüzde 55’inin maliyete, yüzde 30’luk kısmının da da vergi olarak devlete gittiğini öğrendik.
TÜMAD’ın Lapseki’de bulunan altın madeni Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’ndan (EBRD) kredi kullandığı için çevreyle ilgili her şey didik didik ediliyor. Tesisteki üretim sürecinde siyanür tanklarda yüzde 1-2 oranında yer alıyor. Bu tanklarda altın ve gümüş siyanür yardımı ile sıvılaştırılıyor. Bir sonraki süreçte ise siyanür parçalanarak amonyak ve karbonata dönüşüyor. Yani yok ediliyor. Tankların üzerinde gezerken yanımızda bir siyanür ölçüm cihazı bulundurduk. Bu geçiş sürecinde cihaz ötmezken aşağıya inip bir sigara yaktığımızda ötmeye başladı. Öğrendiğimize göre Türkiye her yıl 27 bin ton siyanür ithal ediyor ve bunun yüzde 30’u altın madenciliğinde kullanılıyor geri kalan yüzde 70’i ise kimse sorgulamıyor. TÜMAD Lapseki Altın ve Gümüş Madeni, Birleşmiş Milletler Çevre Komisyonu Uluslararası Siyanür Enstitüsü tarafından, siyanürün güvenli ve çevreye duyarlı bir şekilde kullanımına ilişkin belirlediği, 9 politika, 29 prosedür ve 200’e yakın maddeden oluşan Siyanür Kodunun (ICMC) gerekliliklerini ‘sıfır hata’ ile yerine getirerek sertifikalandırılan ilk Türk maden işletmesi.