“Normal peynir bile onun kadar satılmıyor. Hani derler ya peynir ekmek gibi satılıyor, bu peynir başka peynir”… cümleleri takıntılarını yenebilmek, bir nebze de olsa rahatlayabilmek adına madde kullanımına başlamış H.M.’nin ağzından döküldü.
Bir çoğunuzun ‘ne diyorsunuz’? dediğini duyar gibiyim. Madde bağımlılığının, bağımlılık yapıcı maddelerin ve kullanıcıların kendilerine has bir jargonları var. Bu jargonu bilmeyen kişi yanında aslında madde alışverişi yapıldığını bile bilemez.
Bağımlı kişilerin kendileri arasında oluşturdukları dil, iletişimlerini kolaylaştırmakta ve sadece kendilerinin bildikleri bir dili inşa etmiş olmanın ayrıcalıklı bir durum olduğunu düşünmelerini sağlamaktadır. Yaşamlarında toplum tarafından ayrıcalıklı bir yer edinememiş olmaları ve bu durumun değişmeyecek olduğunu düşünmeleri onların yanlış çevrelerde kendi aralarında güçlü bir bağ kurmalarına sebep olmaktadır.
Ötekileştirme, yok sayma, acıma, üzülme gibi duyguların kendilerine psikolojik olarak zarar verdiğini düşünen bu bireyler kendileri gibi bir çevrede aidiyet hissetmelerini sağlamaktadırlar.
FARK EDİLMEYEN DURUMLAR
H.M. çocukluğundan beri birtakım takıntıları olan ama ailesi tarafından fark edilmemiş hatta çoğu zaman dalga geçilme unsuru haline gelen psikolojik durumu giderek farklı bir hal almaya başlamış.
H.M. : “Küçükken balkondan izlediğim arabaların plakalarını tutardım aklımda, sonra bütün gece silemezdim onları aklımdan. Çok uzun süre döner dururlardı zihnimde. Sayabileceğim her şeyi sayardım not alırdım, eksilse tamamlardım. Halı, kilim saçaklarını durmadan düzeltirdim, bozulduğu zaman baya sinirlenirdim. Geçer diye düşündüğüm birçok şey geçmedi hayatımda, kalıcı oldu, büyüdü.. Zamanında saydığım aklımda tuttuğum plakalar, araçların artık beni takip ediyorlar diye düşünüyordum. Plakayı daha önce gördüm mü, beni mi takip ediyor, araç niye orda duruyor gibi şüpheciliklerim başlamıştı.”
“ÜZÜLMEM UMURLARINDA DEĞİLDİ”
“Sonra evdekilerin beni hor görmeleri, dalga geçmeleri, takıntılarımla eğlenmeleri hep devam etti, benim üzülmemin umurlarında olmadığını hissediyordum. Okulumda da benzer şeyler yaşayınca soğudum okumaktan. Babamın sıklıkla ‘benden bir şey olmayacağı düşüncesini’ destekler şekilde okulu bıraktım. Zaten ne olduysa ondan sonra oldu. Yeni arkadaşlar edindim kendime kimse benimle dalga geçmiyordu. Sonradan anladım ki peynir atınca düşünemiyorsun ki dalga geçesin.”
Daha da büyüyen ve psikolojik olarak da kendisinin çok ciddi etkilenmesine sebep olan takıntıları H.M.’nin yanlışlığa sürüklenmesine sebep oluyor. Obsesif Kompülsif olan durumunu rahatlattığı düşüncesiyle madde kullanımı ile bu durumla baş etmeye çalışıyor. Kısa süreliğine de olsa takıntılarını bırakmış olması, hayatının normalmiş gibi gözükmesi geçici bir yanılsamadan başka bir şey değil aslında.
Ailelerin ilgisizliği, çocuklarındaki davranış değişikliklerini fark etmemeleri H.M.nin Obsesif Kompülsif bozukluğu problemi karşısında ne yapacağını bilememesi, yalnız hissetmesi, aslında tedavi edilebilir olan bu rahatsızlığın daha büyük boyutta bir başka problemi hayatına taşımasına sebep oluyor. Birkaç seans bir araya gelmemizin ardından hem takıntı rahatsızlığı için hem de madde kullanımını aşabilmek adına klinik olarak destek almasına yardımcı olduk. Her iki problemin de tedavisi onun için çok zorlayıcı oldu ve çok uzun sürdü elbette. Devamlı kullanması gereken ilaçlarının yanı sıra uzun süreli psikolojik destek alması gerekliliği ile zorlu yolculuğa adım attı.
JARGONLARA DİKKAT
Her birimiz geleceği inşa eden mühendisler, mimarlarız aslında. Dünyaya getirdiğimiz çocukların sadece bizim çocuklarımız olmadığını, zaman geçtikte, onlar büyüyüp birey oldukça yaşadıkları dünyada birilerinin eşi, birilerinin öğretmeni, birilerinin yol göstericileri ya da gösterdiğimiz yanlış tavır ya da tutum sonucunda yoldan çıkarıcılar olacaklarını unutmamız gerekiyor. Evlatlarınız arasında kurduğunuz ve oluşturduğunuz pozitif dil, onların başka bir dil, başka bir jargon arayışlarına engel olacak, kendilerinin anlaşıldıklarını hissetmelerine sebep olacaktır.
Sizler köprüleri yıkarsanız, yanlış eller onlar için yıkık köprüler inşa edeceklerdir.
Dr. Burcu Bostancıoğlu