“Adliyeler din eğitimine özgülenmiş binalar değildir” başlıklı açıklamada, “Adliye binaları; tarafsız ve bağımsız yargı organları tarafından adaletin tesis edildiği yerler olup bu binaların din eğitimine açılması demokratik, laik ve sosyal hukuk devletinin gerekleri ile bağdaşmayacağı gibi yargının tarafsızlığına ve bağımsızlığına da gölge düşürecektir. Din ve vicdan hürriyeti, temel hak ve özgürlükler arasında yer almakla Anayasanın 24. maddesi kapsamında güvence altına alınmıştır. Herkes vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir ve bu anlamda hiç kimse ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz. Kuran kurslarının, ilgili mevzuatta öngörülen yerlerde, kişilerin meslek ve kimliklerinden bağımsız bir şekilde verilmesi mümkünken; katılımcılarının mesleklerine özgü ve kimliklerini ortaya koyacak şekilde Adliye binası içerisinde hakim – savcı ve çocukları için açılması, bu kişiler bakımından, dini inanç ve kanaatlerini açıklama anlamına gelecektir. Başsavcılık tarafından kursa katılacak olan hakim ve savcıların katılım durumlarını 15 Haziran 2022 tarihine kadar bildirilmesinin istenmesi, kursa katılacak ve katılmayacak hakim ve savcıların da tespiti anlamına gelecektir ki, bu durumun yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile bağdaşmayacağı izahtan varestedir” denildi.
‘Uygulamadan vazgeçin çağrısı’
Açıklamada özetle şu ifadeler yer aldı: “Sıhhiyede bulunan Ankara Adliyesi, adli faaliyetler için dahi yetersizken ve adliye hizmetleri, binanın yetersizliği gerekçesi ile farklı semtlerde bulunan farklı binalara taşınmışken, bu binada Kuran kursu açılmasının izahı yönetsel olarak da mümkün değildir. Hukukun ve kanunun kendisine yüklediği görevle, temel hak ve özgürlüklerin etkin biçimde kullanılmasını ve korunmasını sağlamayı kendisine görev edinen Ankara Barosu olarak, gerek Diyanet İşleri Başkanlığını gerekse de Adalet Bakanlığını, Kuran kursunun adliye binasında açılması yönündeki kararlarından ve bu yöndeki uygulamadan bir an önce vazgeçmeye davet ediyoruz.”