Fırat Kalkanı bölgesindeki gösteriler neden oldu?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, haziran başında, “Güney sınırlarımızı korumada, 30 kilometre derinliğinde güvenli bölge oluşturma kararımızda yeni bir safhaya geçiyoruz. Tel Rifat ve Münbiç’i teröristlerden temizliyoruz” açıklamasında bulundu. Yeni bir askerî harekâtı işaret eden bu açıklamanın ardından gözler ABD, Rusya ve İran’a döndü. Çünkü bu üç ülkenin de Suriye’de askeri ve siyasi gücü bulunuyor.
Erdoğan’ın açıklamasından sonra bu ülkelerden söz konusu harekâtı destekler nitelikte bir açıklama gelmedi. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un 8 Haziran’da Ankara’da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile yaptığı görüşmeden de Türkiye açısından olumlu bir sonuç çıkmadığı kulislere yansıdı. Lavrov, “Türkiye’nin sınır güvenliğini önemsiyoruz” açıklamasını yapsa da bunun ‘yeşil ışık’ anlamına gelmediği yorumu yapılıyor.
Harekât için beklenen destek ortaya çıkmamış görünürken başka bir sorunla karşı karşıya kalındı. “Fırat Kalkanı” ile korunan bölgelerde elektrik kesintileri nedeniyle baş gösteren ayaklanmalar gerçekleşti. Afrin’de başlayan gösteriler Azez, El Bab, Soran, Ahtarin ve Marea gibi yerlere de yayıldı. Türkiye’nin ve Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) denetiminde bulunan bölgedeki sıkıntılar da böylece gündeme geldi.
Peki, bu şehirlerde gerçekleşen eylemler, sadece elektrik sorunundan mı kaynaklandı?

GERİLİMİN KAYNAĞI 2019’A UZANIYOR

Soruyu, bölgede gazetecilik yapan ve gelişmeleri yakından takip eden Delil Zilan’a yönelttik. Zilan, şu yanıtı verdi: “Afrin’de lojistiği, cephanesi, maaşları Türkiye tarafından karşılanan gruplar arasında yoğun çatışmalar yaşandı. İki taraf arasında daha önce de yaşanan bu çatışmaların nedeni siyasi ve ekonomik güç mücadelesi. Erdoğan’ın yeni bir harekât yapılacağı açıklamasından sonra Türkiye tarafı çatışmaların durdurulması yönünde bu gruplarla görüştü. Ancak buradan bir sonuç çıkmadığı anlaşılıyor.”

2019 yılındaki ‘Barış Pınarı Harekâtı’ sürecinde bu grupların ÖSO çatısı altında toplandığını hatırlatan Delil Zilan, gerilimin o döneme kadar uzandığını ve bu gruplara yönelik Türkiye tarafından verilen vaatler yerine getirilemediği için ortaya çıktığını ifade etti.
“Bu bölgelerde başlayan gösterilerin nedeni, elektrik sorunu olarak basına yansıdı. Ancak asıl mesele Türkiye’ye bağlı grupların bölgedeki sivillerle yaşadığı gerilim” diyen Zilan, sözlerine şöyle devam etti: “Zaten ekonomik bir sıkıntı var. Elektrik, gaz, yakıt, gıda sorunu var. Maaşlarını alamayan, ÖSO’ya bağlı ama çeteleşmiş gruplar da var. Ekonomik krizin sebep olduğu ciddi bir yolsuzluk sorunu da var. Halkın artık canına tak etmiş ki İdlib’de, Afrin’de, Mara ve Cerablus bölgelerinde sokağa çıkıldı. Türkiye’ye karşı sloganlar attılar. Çatışmalarda birçok sivil yaşamını yitirdi. Afrin’de demografik yapının değiştirilmesi, zeytinliklerin talan edilmesi, insanların kaçırılıp fidye istenmesi gibi gerekçelerle zaten bir tepki vardı. Elektrik meselesi de bu sorunlara eklendi ve hem siviller hem de çıkarları doğrultusunda bazı silahlı gruplar protesto eylemlerine katıldı. Son günlerde El Bab’da da bu çeteler arasında sigara satışı ve ticareti yüzünden çıkan anlaşmazlık silahlı çatışmaya dönüştü ve gerginlik halen sürüyor.”

Delil Zilan

TÜRKİYE’Yİ PROTESTO EDENLER KİMLERDİ?

Gösteriler, Türkiye’nin oluşturduğu Fırat Kalkanı bölgesinde gerçekleşti. Türkiye’nin düzenlediği operasyonlar sonrasında Kürt nüfusun önemli bölümü bu şehirlerden göç ederek, özerk yönetim denetimindeki kamplara yerleşmişlerdi. Peki Kürtlerden sonra bu şehirlere kimler yerleştirildi? Türkiye’yi protesto ederek sokağa çıkanlar kimlerdi?
Zilan, bu soruya şu yanıtı veriyor: “Afrin, Cerablus, Serêkaniyê, Girê Sipî ve İdlib’de silahlı gruplar ve aileleri yerleştirildi. Örneğin Serkaniyê’deki halkın çoğu Cizîr’e yerleştirildi. Diğer yarısı da özerk yönetimin kurduğu kamplarda yaşıyor. ‘Türkiye’yi burada istemiyoruz’ diyenler de bu çeteleşmiş grupların üyeleri ve aileleridir.”

‘ERDOĞAN’IN ÇIKIŞI SÜRPRİZ OLMADI’

Erdoğan’ın ‘yeni operasyonlar için hazır olunduğu’ açıklamasının bölgede nasıl karşılandığını sorduğumuz Zilan, bu çıkışın sürpriz olarak görülmediğini belirtiyor: “Türkiye’nin uluslararası konjonktürü bir fırsata çevirmek isteyeceği ve buna göre harekât hazırlığında olduğu anlaşılıyordu. Bölge halkı böyle bir durumu bekliyordu.”

‘ŞAM İLE DİYALOG VAR, ANLAŞMA YOK’

Erdoğan’ın harekât sinyalinden sonra özerk yönetimin de hazırlıkları artırdığını belirten Zilan, “Şam hükümet güçleriyle koordineye hazırız” açıklamasının ‘Suriye yönetimi ile bir diyalog kurulduğu anlamına mı geldiği’ sorumuza ise şu yanıtı verdi:
“Özerk yönetim ile Şam hükümeti arasında görünürde bir anlaşma yok. Ancak bu harekât söz konusu olmadan önce de özerk yönetim, ‘Suriye topraklarının bütünlüğünü korumak için’ Şam hükümetiyle bir anlaşma yapmak üzere diyaloğa açık olduğunu belirtmişti. Aslında her zaman bir diyalog vardı demek mümkün. Ancak zaman zaman Şam hükümetinin kendini dayattığı anlar oluyor. Şam tarafı Suriye’yi tekrar 2011 sürecine getirmek istiyor. Ancak özerk yönetim bunun gerçekçi olmadığını, böyle bir anlaşmanın olamayacağını söylüyor. Hem buradaki Kürt halkı hem de özerk yönetim etrafında toplananlar, Suriye genelinde demokratikleşme talep ediyor. Bunu yakalayabilmek için diyalog halinde olduklarını da biliyoruz. Sınır bölgelerinin korunması, özerk yönetime ve Şam hükümetine bağlı. Ama siyasi olarak özerk yönetim ile Şam arasında gözle görülür bir anlaşmanın sağlanmadığını ifade edebiliriz.”

HALEP VE İRAN FAKTÖRÜ

Rusya ve ABD’nin bölgedeki konumlarında bir değişiklik olmadığını da söyleyen Zilan, “Rusya’nın Suriye’deki asker sayısı ABD’ye göre az. Ayrıca Rusya’nın, Suriye’de savaş tecrübesi kazanmış bazı askerlerini Ukrayna’ya gönderdiği iddia ediliyor. Ancak Rusya halen Suriye’deki konumunu koruyor ve son zamanlarda tatbikatlar yaparak varlığını hissettirmeye çalışıyor. Uluslararası koalisyon güçleri de konumlarını koruyor” dedi.

Şehba, Tel Rifat ve Münbiç’i kapsayacak bir harekâtı değerlendirirken Halep’e de dikkat çeken Zilan’a göre Türkiye, Şehba ve Tel Rifat’ı alırsa Halep de çembere alınmış olacak. Zilan, “Bu nedenle Türkiye’nin hedefi Şehba ve Tel Rifat olarak okunmuyor, hedefin Halep olduğu şeklinde yorumlanıyor” diyerek, bu sefer de İran faktörünün gündeme geleceğini belirtiyor.
Delil Zilan, “Halep bölgesinde İran’ın askeri varlığı Rusya’dan ve Şam’dan daha güçlü bir konumda. Ayrıca hedef olarak gösterilen bölgelerde Rusya, Şam ve ‘Afrin Savunma Birlikleri’ yani Kürtler var. Dolayısıyla hedefte Kürtler varsa da bu bölgeye yönelik harekât Rusya’yı, İran’ı ve Şam’ı bağlıyor. Bu ülkelerin Halep’in çembere alınmasına izin vermeyeceği belirtiliyor” diye konuştu.

‘TÜRKİYE ULUSLARARASI KONJONKTÜRDEN YARARLANABİLİR’

Bir diğer konunun da Münbiç olduğunu hatırlatan Zilan, “Her ne kadar 2019’da ABD, Fırat bölgesinden Cizîr’e taşınmış olsa da Münbiç özel bir bölge olarak görülüyor. ABD bu bölgede hâlâ söz hakkına sahip” dedi.
Türkiye’nin bu olumsuz görünen koşullara rağmen yeni bir harekâta kalkışması mümkün mü? Delil Zilan bu soruya ise şu yanıtı veriyor: “Türkiye uluslararası konjonktürden faydalanıp, fiili bir durum yaratabilir, bu ihtimal yabana atılmamalı.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir