İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu‘nun YSK üyelerine hakaret iddiasıyla yargılandığı davada bugün karar çıkmadı. Dava 21 Eylül’e ertelendi.
Davaya ilişkin açıklama yapacağını duyuran İmamoğlu “Bugün gelişen olayları hem siyasi hem hukuki hem ülkemiz adına hem de İstanbul halkı adına bakışlarımızı görüşlerimizi sizlerle paylaşacağız” diyerek önce sözü CHP Genel Başkan Yardımcıları Seyit Torun ile Muharrem Erkek ve CHP Grup Başkanvekili Engin Altay’a verdi.
İmamoğlu ise konuşmasında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun İstanbul seçimlerinin ardından ‘Hıçkıra hıçkıra ağladım’ açıklamasını hatırlatarak, “İçişleri Bakanı deyip geçmeyin seçim güvenliğinden sorumlu birinci ya da ikinci kişidir. Seçim akşamı bile görevini ihmal edip rakibimle toplantı yapacak kadar görevini ihmal edecek bir kişiydi. Seçimi tersine çevirmek için İstanbul’un bazı ilçelerinde elinden geleni ardına koymamış birisiydi. Kaybedince ‘Hüngür hüngür ağladım’ diyecek kadar hırslı aynı zamanda sulu göz birisiymiş onu anladık. Bir şehirde yerel yönetim sandıkla değişince neden hüngür hüngür anlar? Neyi kaybettin? Üstün vatandaşlarımızın bunu anlaması lazım. Tek ağlamalarının sebebi onlar buranın kendi malı, mülkü olduğu algısına kapıldılar. Aynı duyguları bu ülkenin her safında düşünüyorlar. Böyle bir hülyada, rüyadalar. Alıştılar ağlamaya önümüzdeki seçimde de inşallah onları hep birlikte hıçkıra hıçkıra ağlatacağız.” diye konuştu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun: Yanındayız
“Bugün bir yargı sopası kullanılarak bir şekilde İBB Başkanımız Ekrem İmamoğlu’na karşı bir hukuk mücadelesi başlatıldı. Bu aslında İstanbul’da her geçen gün artan hizmetlerin, bugüne kadar 25 yıldır çözülemeyen sorunların çözülmesinin, yaşanılabilir bir İstanbul’un ortaya koyduğu başarıyla maalesef cezalandırılmak istenen bir belediye başkanımız. Bunların hepsi boş işler. Bugün İBB’de 100’ün üzerinde müfettiş var. Yaklaşık 3 yıldır inceliyorlar. Sayın başkanımız her geçen gün daha da fazla hizmetlerini arttırarak 16 milyon İstanbullunun hakkını 16 milyon İstanbulluya veriyor. Bu başarı arttıkça saraydakiler rahatsız oluyor ve sudan bahanelerle, çok komik gerekçelerle bir suç araması içinde oluyor. Ekrem İmamoğlu dimdik ayaktadır. Arkasında 84 milyon vardır. Yaşanılabilir bir İstanbul’u ortaya koyacak. Biz de CHP ve Millet İttifakı ailesi olarak Ekrem İmamoğlu’nun yanındayız.”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek: Tuzaklara düşmeyeceğiz
“İstanbul’un iki kez seçilmiş başkanı sayın İmamoğlu yargılanmıyor aslında. İstanbul seçmeninin iradesi yargılanıyor, İstanbul yargılanıyor. Son dönemde bu kadar hukuksuzluk, bu kadar adaletsizlik neden büyüdü? Otoriter popülist tek adam rejimleri çatışmadan, kutuplaşmadan beslenir. Onun için bizler bu tuzaklara asla düşmeyeceğiz.
Bir rejim halkın artık adalete inanmadığı bir noktaya gelmişse o rejim mahkum olmuştur. Bu haksız, hukuksuz temelsiz davalarla hiçbir sonuca varamayacaklarını görmeleri artık gerekiyor. Yargının üzerinden ellerinizi çekin. Başta sayın İmamoğlu olmak üzere belediye başkanlarımızla mücadeleyi bırakın asli görevinize dönün.”
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay: Sonuna kadar kavga
“Hak arama yerleri, hak yeme yerlerine döndüyse bu tablo kötüdür. Türkiye’de şu an yapılan terzi dükkanında yemek pişirmektir. Mahkemeleri hak yeme yerine çeviren bir yönetim ile karşı karşıyayız. Feda edilecek bir tek Ekrem İmamoğlu’muz bir tek Canan Kaftancıoğlu’muz, bir tek yalın CHP üyemiz yoktur. Bu bir kavgaysa sonuna kadar kavga.
İktidarın militanı gibi çalışan hakimler, savcılar var. Benim bugün gördüğüm yargının saray basıncıyla vicdanı ve hukuk normları arasına sıkışmış halidir. Yargı üzerinden elini çek bir hesabın varsa biz meydanlardayız gel bizle hesaplaş. “
İmamoğlu: YSK’yı ve yargıyı istismar etmeyi bırakın
Davası hakkında konuşan İmamoğlu şunları söyledi:
Sanık olarak yargılandığım bir duruşma yapıldı bugün. Bu davada dört yıla kadar hapsim ve siyasi yasaklı olmam istendi. Öncelikle tekrar ifade edeyim. Bu süreçte hukukun bu şekilde bir mahkemeyi açıyor olması bile aslında talihsizlik.
Uzun zamandır muhalefeti bastırmak için yargıyı silah gibi kullanma geleneği oluştu. Bu anlamda kullanıldığı tek kişi elbette ben değilim. Sadece son bir ayda yaşadığımız olaylara bakalım. Gezi Davası’nda yıllarca ceza verilmiş hemşehrilerim, yol arkadaşlarım var içerisinde. Sayın Canan Kaftancıoğlu davası, ki hakkında bir başka dava yarın görülecek. Şunla kıyaslıyoruz Genel Başkanımız sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan linç girişiminde verilen cezalarla kıyaslıyoruz. Toplumu germek istiyorlar.
Bugünkü iktidarın mevcuttaki siyasi kadroları bile bu yapılanları şu an anlamakta güçlük çekiyor.
Yargıyı özellikle güveni sarsan bu kararlarla aynı zamanda itibarsızlaştırdıkları bir alan da oluşuyor. Aynı zamanda ülkemizin, milletimizin en önemli bir arada duruşunu var eden duyguyu yani adalet duygusu noktasında hepimizin başını yere eğen bir durum. Bu manada yargıyı tahakküm altına alıyorlar ve almaya devam edecekler gibi gözüküyor. Her yol mübahmış gibi hareket ediyorlar. İktidar ne derse dersin muhalefet herhangi bir şey söyleyince hemen suç kavramıyla karşı karşıya geliyor.
İçişleri Bakanı’nın bana ‘ahmak’ demesine yanıt verdiğim halde… Aslında sözünü kendisine iade ediyorum. Buradan yola çıkarak YSK’ya demişim gibi dört yıl hapis ve siyasi yasak istenen davada yargılanıyorum. Tam da benim yargılandığım gün TBMM çatısı altında sayın Cumhurbaşkanının milyonlarca insana dönük konuşmasında benim ifade edemeyeceğim bir hakareti hep birlikte gördük. Biz de toplumu temsil eden insanlar olarak bazen vatandaşı bazen kendimizi savunurken bu sözleri iade etmek zorunda kalıyoruz. O güne baktığınızda ‘Sözünü iade ettim’ dedim. ‘Söze bakarım söz mü diye adama bakarım adam mı diye’ dedim ve Allah’a havale ettim. Bizim ahlakımız anca buna müsaade ediyor.
Bu halk çok zeki. Kışkırtmalarınıza, kaos yaratma çabalarınıza, masum insanları sokağa dökerek gerginlik yaratma ortamı hevesinize geçit vermeyecek. Bu milletin o bir avuç insana, iktidarda her hususa hakim olduklarına inanan bir avuç insana bu ülkenin sade vatandaşları, vatandaş olduklarını öğretecekler. Hala üzerinde tepindiğiniz, hala acısını hissettiğiniz, bu nasıl olur diye hırpalandığınız İstanbul seçimlerinin üstünden 3 yıl geçmiş. Kendi insanlarınız bile seçimi iptal etmenin ne kadar yanlış olduğunu kabul etmelerine rağmen aynı uygulamalara devam ediyorsunuz.
İçişleri Bakanı deyip geçmeyin seçim güvenliğinden sorumlu birinci ya da ikinci kişidir. Seçim akşamı bile görevini ihmal edip rakibimle toplantı yapacak kadar görevini ihmal edecek bir kişiydi. Seçimi tersine çevirmek için İstanbul’un bazı ilçelerinde elinden geleni ardına koymamış birisiydi. Kaybedince ‘Hüngür hüngür ağladım’ diyecek kadar hırslı aynı zamanda sulugöz birisiymiş onu anladık. Bir şehirde yerel yönetim sandıkla değişince neden hüngür hüngür anlar? Neyi kaybettin? Üstün vatandaşlarımızın bunu anlaması lazım. Tek ağlamalarının sebebi onlar buranın kendi malı, mülkü olduğu algısına kapıldılar. Aynı duyguları bu ülkenin her safında düşünüyorlar. Böyle bir hülyada, rüyadalar. Alıştılar ağlamaya önümüzdeki seçimde de inşallah onları hep birlikte hıçkıra hıçkıra ağlatacağız.
YSK’yı ve yargıyı istismar etmeyi bırakın. Yapılan bütün bu hamleler bizim dayanma gücümüzü büyütüyor. Bizim inancımızı artıyor. Toplumla bağımızı güçlendiriyor, sizin gerçek yüzünüzü daha çok ortaya çıkarıyor. Gönül bunu arzu etmez. Etik kuralları olan bir mücadele verelim isteriz ama siz bunu istemiyorsunuz. Keşke öyle bir alan oluşsa ve doğru düzgün süreçleri konuşabiliyor olsak. Tek derdiniz ekonomiyi, yolsuzlukları unutturmak. Çocuklarımızın, gençlerimizin kaygılarını unutturmak. Daha fazla omuz omuza vereceğiz. Önümüzdeki yıl genel seçime her birimiz bir nefer olarak çalışmaya devam edeceğiz. Yeni elitler, yeni bir avuç insanlar yaratmadan adil bir süreci var etmek için bunu yapacağız.