Erman Kunter’in yazısındaki ilgili bölüm şu şekilde:
“Önce ülkemizdeki U18 Avrupa Şampiyonası’nda gümüş madalya kazanan gençlerimizi kutlayalım. Savunma gayretleri ve enerjileriyle dikkat çeken çocuklarımızla birlikte, turnuvadaki her sporcunun, günün birinde NBA’de forma giyme hayaliyle yanıp tutuştuğunu biliyoruz.
8-10 yıl öncesine kadar NBA sağladığı maddi imkânların yanı sıra Avrupalı gençlere TV’de izledikleri starlarla karşılıklı oynama şansı da verdiği için çok cazip geliyordu. Zaman değişti; son dönemde bakıyoruz, starların çoğu zaten bize komşu Balkan ülkelerinden yetişmiş: Doncic, Antetokoumpo, Jokic. Artık Avrupalı gençler, ABD’ye gitmeyi yalnızca büyük bir maddi fırsat olarak görüyor.
OYUNCU ÇAPINDA GERİLEME
NBA’de bugünü geçmişle kıyaslarsak yıldız sayısında veya “yıldız” diye tanımlanan oyuncuların çapında kayda değer bir gerileme olduğunu söyleyebiliriz. 80’lerde Magic’leri, Bird’leri, Jordan’ları yaratan ABD kolej sistemi artık eskisi kadar verimli görünmüyor. O dönemde hızla büyümeye başlayan basketbol ekonomisi bugün öyle bir noktaya geldi ki kontratlar baş döndürücü boyutlarda. Çoğu takımda yıldız olarak kabul gören oyuncu, yılda 30 milyon dolardan fazla para kazanıyor. En büyük oyuncu bütçesi 195 milyon dolarla Clippers’a ait. Tüm kontratların yıllık toplamı 15 milyar dolara dayanmış durumda. Her sene 3-5 milyon doları bir araya getirmek için kapı kapı dolaşıp sponsor arayan sıradan Avrupa kulüpleri için bu rakamların telaffuzu bile zor. Haliyle rekabet şansı da yok.
BEKLENTİLERİ KARŞILAMIYOR
Gözlerim geçmişin yıldızlarını arıyor. Yeni gençler çok atletik. Fiziksel rekabet en üst seviyede. Ancak gelecekte yıldız olma ihtimali olan bu gençlerin bir kısmı, yoğun maç temposunda ya sakatlanıyor ya da beklentileri karşılayamıyor. Sonra ver elini Avrupa (Asya ligleri de ciddi bir alternatif haline geldi). Eskiden okulunu bitirmeden, üniversitede 2. veya 3. seneden sonra NBA’e giren oyuncular parmakla gösterilirdi. Şimdi onlar çoğunlukta. Her biri muazzam birer atlet olan bu oyuncu adaylarının temel basketbol bilgileri zayıf, takım oyununu, sahada yardımlaşmayı bilmiyor, her şeyi bire birle halletmeye çalışıyorlar.
UÇURUM ÇOK DERİN
Bu tablo içinde NBA’e giden Avrupalılar, genelde atletik seviye olarak daha aşağıda kalmasına karşın oyun zekâsı ve şut yeteneğiyle öne çıkabiliyor. NBA’e gitmek kadar kariyerini orada sürdürebilmek, kalıcı olmak da önemli. Çok üst düzey 8-10 isim dışındakiler, deyim yerindeyse bıçak sırtında yaşıyor. Sık sık takım değiştirenler, bir türlü aradığı rolü bulamayanlar da var.
Sözün özü; NBA hayalleriyle gerçekler arasındaki uçurum çok derin.”